30
- September
2017
Posted By : admin
Başka sularda yüzmek

Ahmet SAY

16 Mayıs 2016 Pazartesi akşamı, değerli keman sanatçımız Orhan Ahıskal’ın dinleyiciyi olağanüstü duygulara götüren müthiş dinletisindeydim. Seksen yaşı geride bırakmış bir müzik yazarı olarak söyleyeyim ki, bugüne değin böyle ilginç ve anlamlı bir dinletiye pek tanık olmadım. Neydi Cumhurbaşkanlığı Senfoni’nin konser salonundaki bu müzik akşamının farklılığı? Bunu anlatabilmek için, önce Ahıskal’ı anlatmak gerekir:

1968 doğumlu Orhan Ahıskal, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı ve İngiltere’deki Manchester Kraliyet Müzik Koleji’ni bitirdikten sonra Amerika’ya giderek keman ve oda müziği çalışmalarını dünyaca ünlü Emerson Yaylı Çalgılar Kuarteti’nin üyeleriyle sürdürmüş ve “Müzik Sanatları Doktoru” derecesini almıştır. Ünlü orkestralar eşliğinde dünyanın hemen her kıtasında yüzlerce konser veren, 2011-2015 yılları arasında ise yeni kurulan Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın müzik bölümü lisans ve yüksek lisans programlarının kurucu başkanlığını yapan Prof. Dr. Ahıskal, 2014 yılında “Düştüm Yola” projesini başlatarak yurdun her köşesinde kemanıyla müziği farklı insanlarımızla buluşturmuş, her yaştan öğrenciye atölye ve ustalık sınıfları ile müzik ve tarih konularında eğitim çalışmaları yapmıştır.

Pazartesi akşamı dinlediğimiz konserinde sanatçımız, tek başına çıktığı podyumda, kemanıyla sadece Türk bestecilerin ender seslendirilen, hatta hiç seslendirilmemiş “Solo keman için” eserlerini yorumladı. Programda Muammer Sun, İlhan Baran, Ekrem Zeki Ün ve Ahmet Adnan Saygun’un eserleri yer alıyordu. Ahıskal, o koca podyumda tek başınaydı, ama yaptığı müzikle podyumu dolduruyordu. Seslendirdiği eserlerin hepsi çağdaş teknik ve stiller gözetilerek yazılmış zorlu parçalar olmasına karşın, salondaki 100 kadar dinleyiciye hiç de aykırı gelmedi. Dinleyiciler bu üst düzey ve kişilikli çağdaş programı olgunlukla karşıladı, her eseri yürekten gelen alkışlarla destekledi.

Tam bir çağdaş müzik ziyafetindeydik! Seslendirme yönünden zorlu olan bu çağdaş eserlere Ahıskal’ın çok iyi hazırlandığı belliydi. Ben bir ara, “Bu konseri Avrupalılar dinlemeli” isteğine kapıldım. Yani Türkiye, hamhalat siyasetçilerin ülkesi değilmiş duygusu ağır bastı. Evet, Orhan Ahıskal başka sularda yüzüyor, dinleyicisini de uygarlığın çekiciliğine sürüklüyordu.

NOT: Konser salonundan ayrılırken Orhan Ahıskal’ın sanatçı kişiliğini tanıtmak için “bir konser yazısı”nın yetmeyeceğini, onunla “etraflıca” bir röportaj yapılması zorunluluğunu duyduğumu belirtmeliyim.

Bu yazı ilk olarak 17 Mayıs 2016 tarihinde www.sanattanyansimalar.com portalinde yayımlanmıştır.
Ahmet Say
Category:

Leave a Reply